Röportaj: Taylan Yıldırım ile Satranç Üstüne

Taylan Yıldırım tam bir satranç sever. Satranç oynadığı uygulamanın istatistiklerine göre yüz seksen günün on dokuzunu satranç oynayarak geçirmiş. Bu denli tutkulu olduğunu fark edince de neden lisans alıp turnuvalara katılmıyorum diye sormuş kendine.

İyi ki de sormuş. Bu sayede yeni bir satranç spocusu kazanmış olduk.

Bu röportajı, her sene yaz döneminde Çubuk’ta gerçekleşen Uluslararası Satranç Turnuvası’nın sonrasında gerçekleştirdik.

Turnuvadan o kadar güzel hikayelerle, tespitlerle döndü ki, yalnızca sohbette kalmasın daha çok kişiye ulaşsın, birçok kişiye de ilham versin istedim.

Doğrusu satranç oynamaya heves etmiş ancak ürktüğüm için satrancı ilerletmeyi hiç düşünmemiştim. Taylan Yıldırım’ın heyecanı, azmi içimde bir kıpırtı hissettirdi.

Umuyorum bu röportaj size de benzerini hissettirir. Bir yere kaldırılmış oyun tahtaları tekrar gün yüzüne çıkar.

O halde başlayalım röportaja:

Satrançla ilişkin nasıl başladı bize bahseder misin?

Ortaokul- lise yıllarımda bu güzel oyunla tanıştım. Amcamların evlerinin salonunda sürekli gördüğüm güzel satranç takımına her gittiğimde bakar dururdum ve bir gün bu oyunun nasıl oynandığını öğrenmeye karar verdim. İlk oyunumu amcamın oğlu Hakan abimle oynadığımda çok mutlu olduğumu bugün gibi hatırlıyorum.

Satranç oynarken ne hissediyorsun? Seni ne motive ediyor?

Zihnimi kımıldattığını hissediyorum en net ifadeyle. Balık tutanların hep söyledikleri bir cümle vardır: O an hayata dair başka hiçbir şey düşünmüyor, düşünemiyorum. Benim satranç oynarken büründüğüm hal de sanırım tam olarak böyle bir şey. Tahtadaki tüm taşlar gittiğim rehabilitasyon merkezinin personelleri oluyor sanki : )

Satranç oynamaya günde ne kadar zaman ayırıyorsun?

Bu çok değişiyor elbette. Zaman, başka meşguliyetler gibi faktörler bunda etkili oluyor. Fakat almam gereken minimum hazza hemen hemen her gün ulaşıyorum diyebilirim.

Günlük hayatında satrancın sana kattığı bir şeyler var mı? Satrancın hayatına nasıl bir iz düşümü var?

Bir ilgi alanı demek onunla ilgilenen diğer insanlarla beraber olmak, onları da tanımak yani çevre demek. Bu oyun (ki aslında bunun bir spor olduğunun farkındayım) kaliteli bir sosyal ortamın da içinde olmamı getiriyor beraberinde .

Sanırım uzunca bir aradan sonra satranca tekrar yoğunlaştın. İyi ki tekrar başlamışım, yoğunlaşmışım diyorsun sanırım?

Hep oynardım evet … Ama oyuna daha fazla yoğunlaşmaya başladığım dönem aslında çok yakın bir geçmiş. Henüz bir yıl bile olmadı. Yıllardır tanıdığın birine bir süre sonra ekstra ilgi duymaya başlayabilir insan değil mi? Bakınız aşklar 😉 Satranç da zaten benim için bir aşk.

Lisans alıp turnuvalara katılmalıyım motivasyonun nasıl oluştu? Bununla ilgili çekincelerin oldu mu? Lisans almak isteyen arkadaşların da ilgisini çekebilir diye sormak istiyorum lisans alma süreci nasıldı?

Sürekli internetten , sanal ortamdaki uygulamalar üzerinden oynuyordum. Bunu ete kemiğe büründürmem, o taşlara ellerimle dokunmam, rakibimin karşımda canlı kanlı olması gerektiğini düşünüyordum uzuncadır. Ankara Ulus’taki Satranç Federasyonu’na gidip resmi lisanslı bir oyuncu olmamın sartlarını öğrendim. Çok cüzi bir bedel ve aile hekiminden alınan sağlık raporu ile lisanslı sporcu olunabiliyor. Herhangi bir zor yanı yok. Bu güzel. Tüm bunları www.tsf.org.tr web sitesi üzerinden de yapabiliyorsunuz aslında. Ama ben bu işin membağına gidip o havayı da koklamak istediğim için bu yolu seçtim. Orada tanıştığım bazı hoca, antrenör ve hakemler benim istek ve heyecanımı görüp oldukça yardımcı oldular bana.

Turnuvaya nasıl hazırlandın? Bu süreçte seni en çok ne tedirgin etti? Kaygılandırdı? Heyecanlandırdı?

İlk turnuvama geçen ay henüz 3-4 günlük lisanslı sporcuyken katıldım. Ankara Çubuk’ta 5.si düzenlenen uluslararası ve katılımın yüksek sayıda olduğu oldukça ciddi bir turnuvaydı. Tecrübesizliğin kurbanı olur muyum, gelmeyi düşündüğüm noktanın altında kalır mıyım gibi sorularım vardı zihnimde. Böyle de oldu zaten : ) 

Özel bir hazırlanma şeklim olmadı; olamadı daha doğrusu, galiba. Zaten bu ilk turnuva benim ne noktada olduğumu ve kendimi ölçmemin yanında daha da önemlisi bundan sonrakilere nasıl hazırlanmam gerektiğini öğrenmem için çok iyi bir fırsattı.

Turnuva ile ilgili nasıl bir ortam hayal ediyordun? Neler bekliyordun? Turnuva beklentini karşıladı mı?

Hayalden çok merakım vardı. 900’ün üzerinde sporcunun katıldığı bir turnuva nasıl organize ediliyor, düzen nasıl sağlanıyor gibi. Ve gördüm ki bazı küçük aksaklıklar olabilse de genel olarak çok güzel işleyen ve disiplinli bir akış oluyor. İsviçre sistemi denilen bir yöntemle oyuncular mağlup olunca elenmeden , 9 tur boyunca hep kendi aldığı puana denk bir başka sporcuyla eşleşerek oynuyor. Nihayetinde tüm sporcuların başarı sıralamasının oluştuğu mükemmel bir sistem bu.

Bundan ayrı olarak bazı fiziksel sıkıntılar oldu tabi ki. Masalarda sıkışıklıklar, oksijen yetersizliği gibi konular beni de herkes gibi rahatsız etti maalesef. Turnuva önümüzdeki yıl tekrar aynı yerde düzenlenecekse bu sorunların da giderilmesini umuyorum.

Özellikle Çubuk’taki turnuvaya yurt dışından da birçok sporcu katılıyor. Bu açıdan ortamı nasıl değerlendirirsin?

İlk başta çevremdeki insanlardan duyduğum ilk tepki turnuvanın Çubuk’ta yapılıyor olmasına dairdi. Ankara merkezde çok daha geniş katılımlı bir turnuva insanlara daha mantıklı geliyor. Fakat bildiğim şu ki Ankara ilinde bu spora en çok ve hakettiği ilgi ve yatırımı yapan senelerdir hep Çubuk Belediyesi. 120 bin civarı nüfüsa sahip bir ilçe olan Çubuk’un ekonomisine ve sosyal yaşantısına katkı sağlayan bir organizasyon bu. Gördüm ki Çubuk halkı buna alışmış, turnuvayı bilmiş, öğrenmiş… Bu sayede genç birçok oyuncu yetişiyor bu ilçeden … Ne güzel değil mi? Demek ki üzerine eğildikçe, emek ve yatırım yaptıkça oluyor bazı şeyler. Gürcistan, Romanya, Azerbaycan, İran, Türmenistan gibi ülkelerden grandmaster dediğimiz tescilli büyük ustaların da katıldığı yani seneler içinde uluslararası platformda itibar kazanmış bir turnuva Çubuk Open. İlk resmi turnuvam olarak sanırım seçilebilecek en iyi tercihlerden birini yaptım.

Turnuvalar ustalarla tanışmak için de iyi bir ortam olsa gerek. Ustalarla tanışma, sohbet etme imkanın oldu mu? Sana ilham verdiler mi? Yoksa göz korkutucu muydular?

Çok sayıda büyük ustayla aynı ortamı solusam da birkaçı ile sohbet ve hatta derin analizler yapma fırsatım oldu. Turnuvadan elde ettiğim en büyük kazanım da bu oldu diyebilirim. Nasıl o noktaya gelebildiklerini, bunun ne kadar zamana ve emeğe mal olduğunu ve ilerleme yöntemlerini sordum. En net aldığım bilgi şu ki satrancın zeka ile büyük bir bağlantısı yok. Daha doğrusu normal bir zekaya sahip olmak yeterli. İşin içine başka faktörler giriyor. Eski büyük ustaların oyunlarının analizleri, çalışmak, bulmaca çözümleri, sürekli antrenman, sürekli oynamak, tecrübe ve beyindeki fotoğrafik hafıza merkezini güçlendirici yöntemler esas önemli noktalar. Deha boyutunda zeki olmak inanın önemli bir faktör değil. Satranç tarihi bir çok efsane ismi tanıttı bizlere. Fischer, Kasparov, Tal, Lasker, Alekhine, Spassky, Morphy, Carlsenn bunlardan sadece bazıları. Evet hepsi için efsane diyebiliriz ama çok zeki oldukları hemen hemen hiç dillenmemiştir bunların . Analiz yönümün yeterince kuvvetli olduğunu, fakat fotografik hafıza merkezimin biraz daha güçlenmesi gerektiğini öğrendim kendilerinden. Tespitleri bu yönde oldu ve haklılar. Kazanç durumda iken nasıl oyunu verdiğimi, kazandığım oyunlarda neleri başardığımı bana benden iyi anlattılar resmen.

Satranç sporcuları herhangi bir spor dalında alışkın olduğumuz ortak fiziksel özelliklere sahip değiller. Bu renkliliği nasıl değerlendiriyorsun? Her yaştan, meslekten, zevkten insanların bir araya geldiği muazzam bir etkinlik olsa gerek?

Evet … 7 yaş, 8 yaş, 14 yaş altı gibi kategoriler olsa da A ve B kategorisinde de küçük yaşta çocuk sporcular oluyor ve dedesi yaşında rakiplerle eşleşebiliyorlar. Güzel görüntüler çıkıyor ortaya : ) Satranç bedensel, cinsel, fiziksel tüm farklılıkların yok hükmünde olduğu bir spor. Bu yönüyle benzeri var mı bilemiyorum.

Her yaştan oyuncu birbiri ile oynayabiliyor. Karşı karşıya gelmelerinde belirleyici olan daha önce toplamış oldukları puanlar sanırım. Bu ortama nasıl bir hava veriyor?

Evet çok küçük yaşta başlamış ve belli başarılar elde etmişse daha 8-9 yaşında A ve B kategorisinde oynamaya hak kazanmış oluyor. Tüm zamanların en efsanevi ustalarından biri olarak kabul edilen Robert James Fischer 1954 ‘te New York’ta “Yüzyılın Oyunu” diye tabir edilen partiyi oynadığında ve parlak galibiyeti aldığında henüz 13 yaşındaydı. Aynı şekilde günümüzün dünya şampiyonu Magnus Carlsen de bir diğer efsane. Kasparovla henüz 9-10 yaşlarında iken oynamış ve unutulmaz bir oyun sonunda beraberlik almıştı.

Turnuva sırasında seni çok şaşırtan bir olay oldu mu? Etkileyen bir durum, hikaye?

Olumsuz anlamda etkilendiğim bir konu var. Çok net bir şekilde gözlemledim ki bazı veliler (ki çok da azımsanamayacak sayıda) çocuklarını tıpkı sınavlardaki gibi kullanıyorlar. Diğer velilerle aralarındaki rekabet uğruna, sanki başarıdan başka alternatif yokmuşçasına o küçücük çocuklarını “piyon” gibi kullandıklarına şahit oldum maalesef. Bu durumun pek çok satranç hakemi ve eğitmen de farkında. Galiba önce anne babaların eğitilmeleri gerekiyor.

8 yaşında bir çocuğun kendi akranı bir diğer çocukla UKD ve ELO dediğimiz başarı puanına göre konuşması, merhabalaşması, kaybettiği bir oyundan sonra iki gözü iki çeşme ağlaması gibi hoş olmayan ve bu sporun ruhuna aykırı şeyler maalesef velilerden gelen baskıdan kaynaklanıyor sanırım.

Satranca yeni başlayanlar ve çekimserler için neler tavsiye edersin?

Yeni başlayanlara en büyük tavsiyem başlangıç aşamasında alacakları acemice mağlubiyetlere zerre kadar önem vermemeleri olacaktır. Bu çok sık yapılan bir hata ve bazen sonu vazgeçişlere uzanabiliyor. Fakat her yanlışlarından ders alıp, doğrusunu öğrenip hep daha ileriye doğru ilerlemeleri gerekir. Çünkü zaten yol uzun, hatta sonsuz gibi. Bir gün dünya şampiyonu da olsanız, bir başkası da sizi yenip dünya şampiyonu olacak nasılsa. Yeni başlayan herkesin yeni olduğunu hiç unutmadan ama sonsuza giden bu yolda da hep ileriye doğru gitmekten vazgeçmemesi gerekiyor. Bu ilerleyişe de tecrübe diyoruz zaten.

Daha genç sporculara ve ebeveynlerine neler tavsiye edersin?

Doğru eğitmenlere yönelmelerini tavsiye ederim. Ticari kaygıdan çok tutkuyla oyuncu yetiştiren bir eğitmen ya da antrenör gençlerin bu yolda en büyük yardımcıları olacaktır. Velilere düşen en büyük görev ise bu sporda hırs ve rekabetin çocuklarını içten içe bitirecek bir virüs olduğunu bilmeleri ve ona göre davranmalarıdır.

Yeni başlayanlar için önerebileceğin kaynaklar var mı? Pratik yapmaları için uygulamalar?

Günümüzün ilerlemiş teknolojisi ve bilgisayarlara rağmen bence hala yazılmış kült satranç kitapları en iyi kaynaklar. Örneğin büyük usta Richard Reti’nin “Satrançta Büyük Ustalar Modern Görüşler” eseri, Capablanca’nın “Satrancın Esasları” kitapları her satranç sevdalısının ve ilerlemek isteyen sporcunun mutlaka hazmetmesi gereken kitaplar. İnternet ortamında en ideal uygulama lichess. Hem süre seçimli ve online oyunlar oynayabileceğiniz gibi hem de oyunlarınızı analiz etme imkanınız da var. Lichess bunun için günümüzün en mükemmel ve bir insanın mağlup etmesinin neredeyse imkansız olduğu stockfish bilgisayar programını kullanıyor .Chess.com da yine önerebileceğim bir diğer platform. Son olarak da etkili youtube kanalları var bu konuyla ilgili. Satranç Analizleri ve Satranç-Hamle Senin kanalları benim en sık kullandığım ve abone olduğum kanallar. Bu kanallarda tüm efsanevi ve güncel büyük usta oyunlarının sesli ve görsel olarak analizleri takip edilebilir.

Satrançla ilgili bundan sonraki hamlelerin neler olacak? Planların var mı?

Bu yol şöyle bir rotaya sahip … Öğrenmek, sevmek, ilerlemek, ilerledikçe daha çok sevmek, ne noktada olduğunu test edecek turnuvalara katılmak … İşte ben bu rotanın şu an tam bu noktasındayım. Bundan sonrası sanırım bu turnuvaların sayısını ve dolayısıyla tecrübemi artırmak olacaktır. Belki satranç hakemliği gibi ek bir pencere daha açabilirim dünyama. Zaman ve ekonomik durumlara bağlı olarak belki dünyayı gezen biri olabilirim kim bilir : )

Keyifli bir röportaj oldu benim için Zeynep hanım. Teşekkür ediyorum fikir ve gözlemlerimi paylaşma fırsatı sunduğunuz için. Bir yeni kişiye de satrancı sevdirebilir ya da bir kişiyi bile heveslendirebilirsek değmeyin keyfimize : )

Bu güzel sohbet için, tecrübelerini paylaştığı için sevgili Taylan Yıldırım’a çok teşekkür ediyorum. Umuyorum bu sohbet satranç seven birçok kişiye ilham verecektir.

Ne başlamak için ne de ilerletmek için geç kalmış sayılmayız.

Tavsiye Edilen Kaynaklar:

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s