İlişkilerimizde Doğru Kişiyi Seçmemize Yardımcı Sorular

Bu noktada, iş dünyasından esinlenerek, karşı tarafın önceliklerini, hayattan istediklerini, beklentilerini, yaşayışını, amacını, değerlerini anlayabileceğimiz sorular hazırlayabiliriz diye düşünüyorum.   Öyle sorular olsun ki, bize iyi bir çerçeve çizebilsin, denemeye değer bir uyum hissedelim, gerisini de yaşayıp görelim. Hayattan beklentilerimiz, gelecek planlarımız, bakış açımız, hayatı yaşayış şeklimiz bakalım ne denli örtüşecek.

Hazırladığımız sorulara bizim cevaplarımızın da net olması gerekir. Bu noktada bizim ne istediğimizi bilmemiz, kendimizi tanımamız, neyin bizi rahat, neyin rahatsız edeceğinin idrakinde olmamız önemli.

Eğer ne aradığımızı bilirsek değerlendirmemiz daha sağlıklı olacaktır. Bazen karşımızdaki kişi bize o an için çok iyi elektrik verebilir; hali vakti yerinde, keyifli, mutlu, neşeli, enerjik, pozitif, hayat dolu görünebilir. Ancak belki de o anlıktır yalnızca, genel halini yansıtmaz. Bazen de tersi olur, çok iyi elektrik alamaz gibi oluruz ancak daha iyi gözlemleme, tanıma fırsatımız olsa hayran olacağımız özelliklerini öğreniriz. Bu sebeple, değerlendirmemizin gereğinden olumlu ya da olumsuz olmaması için ne aradığımızı bilmeli ve o cevapları almaya çalışmalıyız.  Nasıl mı?

Sorularımızı direkt sormaya çalışmamıza gerek yok. Romantik bir ilişki için biraz riskli bir gidiş yolu olabilir. İtici gelebiliriz, kaba bulunabiliriz.  İş mülakatlarında sorular vardır ya; “Sizce neden bu işe uygun bir adaysınız?”, “Neden siz?” tam olarak bunu kastediyorum, romantik bir ilişkide elbette bunu karşı tarafa soramayız, ama keşke sorabilsek değil mi 🙂 Ne zaman kibar olmamız gerekse soruları daha dolaylı sormamız gerekir, bu durumda bu soruları nasıl çerçeveleyebiliriz bir düşünelim. Artık iş mülakatlarında bile “Sizce zayıf yanınız nedir?” diye sormuyorlar da “Arkadaşlarınız zorlandığınız konularda size nasıl yardımcı olabilir, hangi hususlarda?” şeklinde çerçeveliyorlar. Bir başka seçenek ise iyi gözlem yapabilmek ve satır aralarını okuyabilmek. Sohbet ederken karşımızdaki kişi neyden daha çok bahsediyor: işi, kariyeri, ailesi, arkadaşları, hobisi, düşünceleri? Bu bize kişinin neyi önemsediğini ve önceliklendirdiği hakkında fikir verecektir. Hangi konuların altını çiziyor? Konulara yaklaşımı nasıl? Kalıplara sıkışmış mı, yoksa açık fikirli mi?

Soralım keşfetmeye çalışalım:

Hayatta seni ne mutlu eder? Seni heyecanlandıran ne? Ne için yaşarsın? Senin için hayatın anlamı nedir? Bu kadar zor cevap verilesi bir soru sormak istemem ama en azından yetişkin bir kişi bu soruyu kendine birkaç kez sormuştur diye umulur: Neden yaşıyorsun? Senin için hayatının amacı ne? Hem Tolstoy da sormuştur; insan ne ile yaşar?

Kestirme bir yol olarak, neye para harcıyorsak onu önemsediğimizi düşünüyorum. O halde soruyu bir de şöyle soralım: Neye para harcarsın? Neye yatırım yaparsın? Neden?

Boş zaman aktiviteleri, etkinlikleri çiftler arasında uyumu artıran veya sıkıntı yaratan bir konu olabiliyor. Her ne kadar yapışık ikiz gibi takılmak istemesek de, bize hiçbir şekilde eşlik edemeyecek bir eş de kendisiyle çelişir. Bir noktadan sonra kendimizi yalnız hisseder, ilişkimizi sorgulamaya başlarız. O zaman bu tv programlarında çokça sorulan soru çok mantıklı gelir kulağa.  Kişinin ister istemez ekonomik gücünü de gösterir, sosyal çevresi ile ilgili fikir de verir. Hobilerin neler? Sohbet edebilmek için de ortak ilgi alanlarına ihtiyaç duyarız. Her açtığımız konu, sohbet başlığı uzaydan hoş bir seda gibi geliyorsa kulağa, bir bakmışız ki artık sohbet edemez olmuşuz. O halde soralım: Nelere ilgi duyarsın? Mesela, çok hoş bir hafta sonu için hafta sonu planın ne olurdu? Herkes hafta sonu şehir dışı kaçamağı yapmak ister ancak gerçekleştirme oranı oldukça düşüktür. Ardından şu soru da muhtemel: Yıllık izinde nasıl bir tatil yapmak istersin? Nerede? Ne tür bir tatil? Kimlerle? Belki tatillere en çok ailesiyle çıkmaktan zevk alıyordur, belki arkadaş çevresiyle. Belki deniz kenarı, belki de varsa köyü iyi bir tercihtir. Belki yurt dışı, belki kalabalık bir şehir, belki sakin bir sayfiye yeri…Hem teyit de etmiş oluruz, yaşamak neye diyoruz, yaşamaktan anladığımız ne? İnsan kendine ayırdığı o muazzam boşlukta, en çok neye hasret duyar? 

Biliyorum az okuyan bir milletiz, maalesef, ama yine de bir umut sormak isterim: Ne okursun? Kimi? Fikir verir, ne düşünür, hayata nasıl bakar, nasıl bakmayı seçer, hayatı sorgular mı, kabul mu eder? Açık mıdır başka fikirlere, merak eder mi başka başka düşünceleri, hırslı mıdır hayatı anlamlandırmaya?

Bir de insan farkında olmasa bile üstünde taşır,  yetiştiği, yaşadığı toplumun hikayesini. Sormak isterim: Senin hikayen ne? Değerlerin, normların neler?  Korkular, ön yargılar, beklentiler hikayenin, değerlerin bir karması olur. Hayatın kek kalıbıdır. Çok keskin olmasa da ya muhafazakarızdır, ya da modern. Şaşılasıdır birbiri ile alakasız konulara benzer yanıtları verir aynı taraftakiler. Örneğin kürtaj konusunda, sosyal devlet olup olmamakta, hemcins evliliklerinde nasıl olur da muntazam bir şekilde ayrılır taraflar. İşte bu sebepten; değerlerimiz, hikayemiz…

Ancak bu soruları  sormak tek başına yeterli olmaz. Cevapları dinlemeliyiz. Satır aralarını anlamaya çalışmalıyız. Beğenmediğimiz cevapları kulak arkası etmeden objektif bir şekilde değerlendirebilmeliyiz karşımızdakini.

Heybesinde ne var? Masaya ne getirecek?

Hayal kırıklıkları? Güvensizlik? Huzur? Sevgi? Bencillik? Ortaklık?

Ya bizde ne var?

One Comment Kendi yorumunu ekle

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s