Neden Aşık Olduğumuz Kişi Genelde Doğru Kişi Olmaz?

Sokrates muhakkak evlenin der. Üstadı dinlemeye niyet etmiş olalım. Ya mutlu olacağız, ya filozof. Denemeye değer.

En azından hayatımızı paylaşmak isteriz. Anlaşabileceğimiz, bize huzur verecek, bizdeki huzuru da kaçırmayacak, beraber iyi vakit geçirebileceğimiz bir eşimiz, partnerimiz, sevdiğimiz olsun isteriz. Karşılıklı birbirini anlama, birbirine destek olma, iyi iletişim kurabilme, derdine derman olabilme… İsteriz, hepsini isteriz.

Oysa Schopenhauer der ki, bizler daha çok gelecek nesiller için evleniriz, çünkü beynimiz iyi iletişim kurup, mutlu olacağımız eşten ziyade iyi döller verebileceğimiz eşi seçer bizim için. Yani bir anda çarpılıp aşık olacağımız kişinin aynı zamanda iyi anlaşabileceğimiz kişi olabilme ihtimali oldukça düşüktür, beynimiz mutluluğumuzdan ziyade gelecek nesile çalışır. Bugünkü gen çalışmaları da beynimizin karşı cinsten aldığı elektriğin, çekimin milyonlarca yılın bilgi birikimi olduğunu, yani gelecek nesiller için güvenilir  bir kriter olduğunu doğrular, ancak bunun ilişkinin sürdürülebilirliğine etkisine bir yorum getirmez.

Sahiden de belki önceki ilişkilerimizden, çevremizden tecrübe etmişizdir; aşık olup çekimine kapıldığımız kişiyi zaman içinde tanıdıkça -çünkü genelde tanımaya fırsat bulamadan aşık olmuşuzdur-  uyumsuzluklarımız, farklı bakış açılarımız gözümüze batmaya başlar. Belki aşkımız bitmemişizdir ancak, öncesinde fark edemediğimiz veya azımsadığımız özgünlüklerimiz eskisi kadar çekici gelmemeye başlar. Hatta zaman zaman  yargılamaya sebep olur. Birbirimize eşlik etme potansiyelimiz düşer.  Daha çok çatışmaya başlarız dolayısı ile de ilişki tatsız bir hal almaya başlar. Bu noktada eğer tolere edebileceğimiz bir kişiye aşık olmuşsak ne ala, çabalar ilişkimizdeki sıkıntıları gidermeye çalışırız; ama hiç olmadık birine aşık olmuşsak er ya da geç ayrılığın asası başımızın üstünde sallanmaya başlar.

Sonuçta rasyonel tercihler için beynimize dahi emanet edemiyoruz kendimizi. Beynimiz bizi manipüle ediyor, öğrendik. O halde nasıl seçeceğiz iyi anlaşabileceğimiz eşi, sevgiliyi? Tanıdıklarımızın referansı iyi bir fikir olabilir mi?  Henry James’in Bir Kadının Portresini  okuyan herkesin, biriyle tanıştırılacağı zaman tüyleri hafif diken diken olur, acaba karşı tarafın motivasyonu ne olabilir diye sorgular.  Peki, geriye ne kalıyor bu durumda? Riskleri azaltmak için neler yapabiliriz?

Öncelikle muhtemeldir ki bizimle aynı veya benzer sosyal, doğal çevreyi, aile ve arkadaş ortamını, politik grubu paylaşan birisiyle daha az teknik problemler yaşarız. Benzer bir çevreden olacağımız için değerlerimizin aşağı yukarı benzer olabileceğini düşünebiliriz. En azından ciddi kültür çatışmaları yaşamayacağımızı tahmin ederiz.  Ancak çevremizin de kısıtlı olduğunu ve aynı çevreden olmanın dahi iyi bir ilişki için pek de yeterli bir kriter olamayacağını düşünürsek başka bir şeye tutunmaya çalışabiliriz.

Bir başka çözüm kriterlerimizi belirlemek olabilir. Kriterlerimizi belirleyebilmek için kendimizi tanımaya, ne istediğimizi anlamaya zaman ayırmamız gerekir. Bizim için önemli olan, olmazsa olmazlarımız nelerdir? En azından asgari düzeyde biraz şundan, biraz bundan olsun dediğimiz şeyler nelerdir? Veya eğer böyleyse hiç gerisine bakmam, benim için net bir çizgidir diyebileceğimiz hususlar neler olabilir? Bunları belirleyelim ve ara sıra gelişmemize, değişmemize bağlı olarak güncelleyelim. Kriterlerimizi belirlemek ve buna göre filtreleme yapmak bizim için kaynak tasarrufu sağlayacaktır. Bu kaynak zamanımız, sevgimiz, sabrımız, emeğimiz, sohbetimiz, dostluğumuz olacaktır.

Bu noktada, ödevimizi yaptığımızı, ne istediğimizi artık bildiğimizi düşünelim. Maalesef ki yalnızca doğal çevremizde değil beynimiz bulunduğumuz tüm ortamlarda kendi taramasını yaptı, gözüne birilerini kestirdi. İşte tam da bu noktada, henüz birine çarpılmamışken, beynimizin gözüne kestirdiklerini şimdi kriterlerimize bağlı olarak kabaca filtreleyelim. Şanslıysak filtreleme sonucunda en azından bir kişi kalmıştır tanımaya değer bulduğumuz.

Şimdi ne yapmalıyız? Eğer sürekli deneme yanılma yaparak ilerlemek, olmayacak ilişkiler yaşayarak kendimizi de karşımızdakini de yormak, dahası yanlış kararlar vermek istemiyorsak  o tanımaya değer bulduğumuz kişiye ilk görüşte aşık olmak yerine biraz kendimizi tutmalı, frenlemeliyiz.

Bir sonraki adıma geçmek için hazırlık yapmalıyız. Karşımızdakini tanımamızı, anlamamızı sağlayacak sorular belirlemeliyiz. Kendi mülakatımızı yapmalıyız belki de. Doğru kişiye aşık olmamızı sağlayacak sorular ve sorularımıza tatmin edici cevaplar bulmalıyız. Aldığımız cevapların beklentimizi %100 karşılamayacağına emin olabiliriz.

O halde hangi konularda yüzde kaça razıyız?  Biz ne arıyoruz? Karşımızdakinde ne var? Masaya ne getiriyoruz? Doğru sorular hangisi?

Birlikte göz atalım, karşımızdaki kişiyi tanımaya yardımcı sorular neler olabilir?

 

 

4 Comments Kendi yorumunu ekle

  1. hilal dedi ki:

    Bence Ask ; Ilk goruste olmali , cat kapi olmali , hesapsiz olmali , kritersiz olmali oransiz olmali…
    Arthur Schopenhauer dedigi gibi olmamali ; cunku asik oldugunuz kisi ile cocugunuz olmayabilir yada olmak zorundada degil…
    Karsidakinin dini , dili , kokeni , meslegi , kariyeri , parasina bakmadan;
    ilk gorusteki kalbinin en kucuk zerresine kadar hissetmeli Aski … Ask geliyorum demez , haber vermez , tahmin ettirmez , Su kapidan girecem ve birine ask olurum dedirtmez; Ask soguk bir istanbul sabahinda kadikoy – eminonu vapurunda yakalar insani, Ask bir universitenin kantininde yakalar , Ask bir klinikde dis cekimine giderken yakalar , Ask bir kongrede ortak arkadaslarin masasinda cay icerken yakalar. Ask yakalar,geldimi gitmez ve bitmez , Her sabah onun adini sayiklamayla baslar , Yani basinda hayali ile uyanir, dalarsin gun icinde karsisinda onun gozleri , onun yuzu , tam onu unuttum dersin Adinin basharfini gorunce yeniden asik olursun; 20 Yil gecer hic gormezsin, küçücuk ve uzakdan topluca iş icin çekilmiş bir resmini görürsün yeniden Aşık olursun . Unutulmaz aşk ve bitmez.
    Sana uygun kriteler ve ortaklık yapısıyla şirket kurarsın ama Aşk Kuramazsın . Anlaşmalı olan evlilik Aşk değildir o evlilik kurumudur. Profesyonel iki insanın cocuk özlemi, duzen olusturmayi, ev hasreti ni dindirmesidir. Asik oldunmu birakmamali sevdigini , gururu hesabi bi kenara birakmali herkeze herseye inat sevmeli , caba sarfetmeli , olmeli ama birakmamali. Yilmadan , usenmeden , Asik oldugunuz kisi pes ettiginde bile, yere dustugunde bile Elinizi uzatip kaldirin Onuda akintiya cekin birakin hesap yapmayi oklit , pisagor, laplace bizim yerimize yeterince yapmis biz yapmayapim. Karsiliksiz , mantiksiz Kalbinizin sesini dinleyin son soz , Olun ama Ask inizi birakmayin. inanin Ask siz yasamak, olmekden kotudur.

    Liked by 1 kişi

    1. Zeynep Yılmaz dedi ki:

      İlk görüşte fiziksel çekim hissedebiliriz ancak huyunu, suyunu, değerlerini, önceliklerini bilemeyiz. Yani nasıl yaşadığını, neye inandığını, hayattan ne istediğini bilemeyiz öyle değil mi? Yalnızca o ilk çekimle birlikte bolca zaman geçirmek isteriz, göz göze bakmak, her an yan yana olmak… Gülüşü, jestleri, sözleri aklımıza gelir uzak olacak olsak, hafif gülümseriz, dalıp gideriz. Bu yüksek adrenalin bize mutluluk hormonu da salgılatır, yükseklerdeyizdir.
      Aşık olduğumuz aynı zamanda anlaşabileceğimiz kişi olsa da sürebildiğince huzurlu bir ilişki bizimle olsa, dünyanın en mutlusu biz olurduk herhalde değil mi?
      Peki ya anlaşamayacağımız birisiyse? Bir hafta, bir ay, beş ay sonra farklılıklarımız nedeniyle çatışmaya başlamaz mıyız? Eğer çok aşıksak, çok hırpalanırız bu noktada. Bir şekilde ilişkiyi ayakta tutabilmek için kendimizden ödün veririz. Hayat enerjimizi ilişkiyi ayakta tutmaya adarız. Ne ayrılabiliriz, ne de birlikte kalabiliriz. Aşk, o ilk başta verdiği mutluluğu, kanla göz yaşıyla geri almasını bilir. Adeta banka gibidir, bize başka aşkların birikimlerinden kredi verir, sonra bunu faiziyle geri alır.
      Oysa iyi bir ilişkinin verdiği enerjiyle hayatımı daha da anlamlandırmayı tercih ederim. Dilerim ki anlaşabileceğim kişiye aşık olayım, aşkım sevgimle katlandıkça katlansın. Veya anlaşabileceğimi düşündüğüm kişiye onu tanıdıkça aşık olayım, haline tavrına, fikrine. Olmaz mı:) Bence olabilir 🙂

      Beğen

  2. Hilal dedi ki:

    ilk gorus fiziksel cekim ; kader , tesaduf hepsi biraradadir aslinda ; son saniye yetisilen Vapur ondandir ; hayatimiza girenlerin bir anlami var ; Sonsuz Ask flminde Yasli adam Genc kiza “ Herseye bir anlam buldum ama sana bulamadim der” .. flim sonunda bulur. Asik oldugumuz kisi sadece bize bagli degil ; Gun gelir adi Summer olur , gun gelir adi Autumn olur , isimler yerler zamanlar degisir ama Ask degismez . Gun gelir sizi bulur , oncesinde yada sonrasinda Cok kisiye asik oldugunuzu dusunursunuz Oysaki degiller , Zoraki sevme olmaz , zoraki Ask da olmaz . Birini taniyarak baglaniyorsam eger isin icine zeka ( IQ ) giderse ask olmaz. Asik oldugunuz kisi ile dunya gorusunuz 180 derece farli da olsan , ask onu yener. Asil onemli olan Asik kalabilmek , Aski bitirmemek , 78 yasinda Esiniz oldugunde Kugulu parkda Kimse gormese bile Esinizin elinizi tuttuguni hissedersin . yurursun el ele konusursun isde bu Ask tir 🙏

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s