Onu ne zaman görse etrafa gülücükler saçıyordu. Bu kadın her zaman nasıl böyle mutlu görünebiliyor diye içinden geçirdi.
Kendisi ile tanışmıyordu. Belki arkadaşının arkadaşının arkadaşı olabilirdi o kadar. Tanışıyor olmak da istemezdi zaten. Gıcık birine benzetiyordu kadını; uçarı, gamsız, şımarık ve benzeri.
Geçenlerde bahçeye hava almaya çıktığında kadın da bir kenarda telefonla konuşuyordu. Yine yüzünde o garip tebessümü. El kol hareketleri ile habire konuşuyordu. Karşıdakini dinliyor muydu acaba diye merak etmekten kendini alamadı. Bu kadın ona hep bir şeyler düşündürtüyordu! Kendisini görmemişti bile. Yanından öylece geçip içeri girdi kadın. Düşündürttükleri ile yokluğunu telafi ediyordu.
Bir sefer de arkadaşlarıyla kafede otururken kadın birkaç arkadaşı ile içeri girivermişti. Nereye oturalım diye çevreye göz gezdirip tanıdık bir yüz görmemiş gibi bakınmışlardı. Sonrasında tam karşısına düşecek bir masaya oturmuşlardı- doğrusu başka yer de yoktu-. Yüzünde o tanıdık gülümseme hararetli hararetli bir şeyler anlatıyor, sonrasında pür dikkat arkadaşlarını dinliyordu. Demek ki dinleyebiliyordu. Kadına daha fazla bakmak istemediği için dikkatini başka şeylere vermeye çalışıyordu. Birisinin kendisini onu izlerken görmesini istemezdi. Dikkatini kendi masasına zor bela topladı.
Belirsizlik yorucudur. Artık karar verince rahatlayacağını düşündü. Karar vermişti: Kadının sürekli gülümsüyor olması iyiden iyiye sinirine gidiyordu. Biraz yapmacık, biraz da… Kendi de tam olarak bilemiyordu ama yine de bu kadında hoşlanmadığı bir şey vardı.
Eline bir fırsat geçse bu kadını şöyle güzelce bozup yüzündeki tebessümü söküp almak isterdi. Arada kendine soruyordu, sahi neden bu kadına bu kadar çok takılmıştı ki? Yine de bir fırsatını bulursa ne yapacağını biliyordu. Sadece beklemesi gerekiyordu.
Bir gün yine bahçeye çıkmıştı. Etrafta kimseler yoktu. Bahçeyi ıslatması için açık bırakılan hortum toprakta ufak bir göl oluşturmuştu. Birden bir kıpırtı hissetti. Gayriihtiyarı kafasını çevirdi. Kafasını çevirmesiyle kadını görmesi bir oldu. Dalgın adımlarla bahçeye çıkan koridorda yürüyordu. Etrafta başka kimse var mı diye bakındı. Kimseler yoktu. Aklına dahiyane bir fikir gelmişti. Hortumu alıp bahçeyi sular gibi yapacaktı. Sanki kendini kaptırmış bahçeyi sularken kadını görmemiş gibi yapıp bir şekilde onu ıslatmayı deneyecekti, tabi yanlışlıkla. Kalbi küt küt çarpmaya başladı. Bu fikir çok hoşuna gitmişti. Koridorda, çevrede başka kimse var mı diye çarçabuk kontrol etti tekrar. Kimsecikler yoktu. Yalnızca o gülen yüz. Yavaş adımlarla dalgın dalgın yürümeye devam ediyordu. Bahçe kapısına birkaç adımı kalmıştı. Tam şimdi eline hortumu almalıydı. Bir yandan bu dahiyane fikir için kendiyle gurur duyuyordu. Sorun çıkaracak hiçbir şey yoktu. Kazara insanlar ölüyor derdi annesi. Bu da ufak bir kaza olacaktı yalnızca. Çok çok özür dilerdi. Ama içinin soğuyacağı kesin, bu zahmete değerdi.
Hortumu almak için uzandı. Şöyle bir evirdi çevirdi elinde. Hortumun ucuna parmağını koyarak suyun akışını kontrol etmeye çalıştı.
Kadının dalgın adımlarını hesapladı. Kadının kapıyı itmek için uzandığı o anda çok doğal bir şekilde kapının eşiğindeki yeşillikleri suluyormuş gibi bahçe kapısını nişan alacaktı. Kadının kapıyı açmasıyla ıslanması bir olacaktı.
İstediği gibi de oldu. Kadın bir güzel ıslandı, yanlışlıkla. Acaba şimdi de o güzel gülümsemesi yüzünde kalacak mıydı? Kendini hazırlamıştı. Kadın “Ne yapıyorsunuz, nasıl da ıslandım!” gibisinden bir şeyler diyecekti. O da “Özür dilerim, sizi görmedim. Kusura bakmayın.” diyecek, mahcup olmuş gibi duracak lafı fazla da uzatmayacaktı. Muhtemelen böyle bir sahne olacaktı.
Bakışları karşılaşır karşılaşmaz tasarladıklarını sıralamaya başladı: “Çok afedersiniz, sizi fark etmedim!”. Bir an söyleyecekleri görüşünü kapatmıştı. Kadının yüzünü şimdi daha net görebiliyordu.
Kadın, o tanıdık gülümsemesi ve tüm içtenliği ile “Önemli değil, biraz serinlemiş oldum sayenizde. Lütfen, üzülmeyin, gerçekten sorun değil!” dedi ve pırıl pırıl gözleriyle kocaman gülümsedi.
Gülümsemişti!
Buna hiç hazır değildi. Hazırladığı cümleler, el kol harektetleri, duruşu buna hiç hazır değildi.
Bulaşıcı bir şeymiş gibi karşısında gördüğü sıcacık gülümsemeyi kendi yüzünde hissettti. Bilinçsizce dudakları yanaklarına doğru çekiliyordu. Yüzü, kadının yüzünü, gözlerini taklit ediyordu.
Şimdi gülümseyen iki yüzdüler. Hesapta birinin teni serinleyecekti, diğerininse içi.
Ama öyle olmadı. Birinin teni serinledi, diğerininse içine bir kor düştü.