Öz Saygının İçini Dolduralım:Kişi Kendine Nasıl Saygı Duyar? Saygın Kişi Kimdir?

Kendilerine saygıları olanları görsek tanır mıyız? Duruşları, konuşmaları başka mıdır? Attıkları adımlar yere sağlam mı basar, yer mi titrer? Gözleri mi parlar?

“Kendine saygısı olan biri…” ile başlayan cümleler ne yapılır ne yapılmazı anlatır bize. Kişinin kendine saygılı olması daha çok kendini ağırdan satması; kolay, ulaşılabilir, elde edilebilir olmaması diye öğretilmiştir. Kaskatı bir haldir sanki; hafif rahatsız, hafif çatık kaşlı, hafif küçümseyici. Alain de Botton Statü Endişesi‘nde snobluğu anlatır, bir örnek verir: Öyle kişiler vardır ki, bir diğeri kendilerine selam verdiğinde selam vereni küçümserler, “İyi bir şey olsaydı zaten bana selam vermezdi, beni selam vermeye değer gördüğüne göre kendi oldukça değersiz biri olsa gerek.” derler. Kendisini küçük gören, ona burun kıvıran kişi onun için daha saygındır çünkü sıradan kişileri dikkate almaz, düşük olanlara haddini bildirecek erdemi haizdir. Böyleleri için saygınlık, kolay halli bir başkasını beğenmemek, kendine denk bulmamaktır. Bu ölçüde küçümseyici ve ezici olmak saygınlığın şanındandır.

Anlaşıldığı üzere burada bahsi geçen saygınlık içten gelen içsel olan değil de diğerlerine göre şekil alan, diğerlerinin nazarında önemli, değerli, cool olandır. Diğerlerinin değer yargılarına göre tartılır ve şüphesiz ki tartıya ön yargılar, bakış açıları gibi hileler karıştırılır.  Kişinin saygın olabilmesi o toplumda öne çıkan birtakım değerler, etiketler ile ilişkilidir: Eğitimi, mesleği, kazancı, çocuk sayısı, ilişki durumu, parası, pulu, koleksiyonları, hobileri, kanalları, takipçileri, inanışı, kılık kıyafeti, takıları, saçları, arkadaşları, tırnakları…  (Bakınız Thomas More’un Ütopyası, altın kelepçeli suçlular; bakınız Charles Dickens İki Şehrin Hikayesi, -güvenme malına bir kıvılcım yeter- Fransız Devrimi’nde aristokrat olmak)

Hal böyle olunca tıpkı paranın değer kaybetmesi, bir memlekette size kazanç sağlayan mesleki eğitiminizin, diplomanızın diğer bir ülkede hiçe sayılması gibi saygınlığınız, itibarınız da bir yerde geçer akçe sayılırken bir diğer yerde atmosfersiz kalabilir.

Öz saygı tam da bu noktada kulağa öyle geliyor ki, öyle bir şey olmalı ki, kişinin özünden, kendi değerlerinden müteşekkil ve dışsal etkilerden olabildiğince az etkilenmeli. Diğerlerinin nazarından ziyade, kendi gönlümüze göre; etiketleyen değil, meyve veren, üreten, geliştiren, zenginleştiren…

Bunun için kişi önce kendi Öz’ünü keşfe durmalı. Nedir onu hayatta tutan, heyecanlandıran? Kendine amaç edindiği nedir? Gitmek istediği yol…? Nedir hayalleri, tutkuları? Değerleri nelerdir? Nedir onun için kıymetli olan?

Bu soruların cevaplarını, nedenlerini kendimizde keşfettiğimiz zaman, budur diyebildiğimiz zaman başlayacak öz saygı, belirlediğimiz değerler çerçevesinde gitmek istediğimiz yolda cesaretle, özveriyle, yılmadan yürüyebildiğimiz zaman.

Kendi iç sesimizi, özgünlüğümüzü, hayallerimizi, kararlarımızı, tercihlerimizi yaşamaya karar verdiğimiz, yaşamaya çabaladığımız, yaşayabildiğimiz, bunlar uğrunda mücadele ettiğimiz, kendimiz olabildiğimiz ölçüde öz saygımız yüksek olacaktır. Kendimiz olabilmeye adanmak, Simyacı‘da bahsedildiği üzere kişisel menkıbemizin peşinden koşmak, kendimizin arkasında durabilmek bizi güçlendirecek ve öz saygımızı artıracaktır. Başkalarının da kendi olabilmelerine imkan ve destek verdiğimiz ölçüde de saygın olacağız.

Öyle sanıla ki kendine saygısı olan kişinin neyi neden yaptığı ve benzer şekilde neyi neden yapmadığı da bellidir. Gözleri parlak, duruşu sağlamdır.

Parola: Kendini (ka)bul

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s