Fukuyama, Tarihin Sonu ve Son İnsan’da:
“Demokratik toplumlar, daha çok bütün yaşam tarzlarının ve bütün değerlerin eşit olduğu fikrini destekler. Yurttaşlarına nasıl yaşamaları gerektiğini ya da nasıl mutlu, iyi veya ünlü olacaklarını betimleyemezler. Bunun yerine hoşgörü erdemini geliştirirler; hoşgörü demokrasilerde en büyük erdem haline gelir. ” der.
Bu alıntı, 2010 yapımı En İyi Yabancı Film Oscar’ını kazanan ‘Daha İyi Bir Dünyada (In a Better World)’ filmini getirdi aklıma. Saygıyı şiddete dayandıranlara karşı başrol oyuncusunun duruşu, kendisine atılan tokat karşısındaki soğukkanlılığı ile cisimleşiyordu. Onlarla aynı düşünce düzleminde olmadığının farkındaydı onlar ya çocuktular ya da az gelişmiş.
Demokrasi ise ne yazık ki başrol oyuncusu kadar soğukkanlı ve sağlam kalamıyor tiranların karşısında, maalesef çok daha kırılgan.
Henüz izlemediyseniz Daha İyi Bir Dünya’yı tavsiye ediyorum.
Bir tarafta şiddet, diğer tarafta şiddeti yorumlayabilen akıl ve sağduyu.