Açık Öğretim Fakültesi psikoloji bölümünü açacağını duyurdu. Akabinde bazı psikoloji bölümlerinden, çeşitli derneklerden ve bazı psikologlardan bölümün açık öğretim sisteminde açılmaması yönünde bir görüş paylaşıldı. Sosyal medyada bu yönde görüşlere çokça rastladım ancak birçoğunun “Çünkü” süne, argümanlarına rastlayamadım.
Bir sorunumuz olduğu zaman, sorunun köküne inip bizi ne kaygılandırıyor, kök sebebimiz ne onu bulmaya çalışmalıyız. Kaçınmak yerine sorunu çözmek, iyileştirmek önümüzü daha çok açacaktır.
Sanayi devrimi sürecinde elde dokuma yapanlar makineleri bozarak işlerini kollamaya çalışıyorlardı. Devir makineleşme devriydi, belki de makineyi kullanmayı öğrenmelilerdi. Şimdi de teknoloji çağındayız. Olmaz dediğimiz birçok şeyin olabileceğini göreceğiz. Uzaktan eğitim, eğer istenirse yapılabilir. Yeter ki buna istekli olalım. Olmaz demek yerine kriterleri, kalite şartlarını konuşalım.
Ben Pskiloji bölümü açılsın diyorum çünkü:
- Eğitim en temel insan hakkıdır ve ulaşılabilir olmalıdır.
- Birçok öğrenci yeterli desteğe sahip olamadığı için örgün sistemden ayrılmaktadır. Açık öğretim, öğrencilerine çalışıp kendilerini geçindirmelerine imkan sağlayacak zamanı ve esnekliği sağlayabilmektedir.
- Her geçen gün iş hayatındaki tatminimiz bizim için daha önemli hale geliyor. Sevdiğimiz işlerde çalışmak istiyoruz. Açık öğretimin ikinci üniversite fırsatı öğrenim sürecinde herhangi bir sebeple istediği bölümü tercih edemeyen, süreç içinde kendini daha iyi tanıyarak alan değiştirmek isteyen kişiler için önemli bir fırsat sunuyor. Kişilerin daha mutlu, verimli olabilecekleri alanlara yönelmeleri sayesinde hem kişi mutluluğu hem de toplum mutluluğu artıyor.
- Günümüz teknolojisinde, Covid-19 sürecinde deneyimlediğimiz üzere, uzaktan eğitim olanakları hepimiz için elzem. Açık öğretim bu bakımdan zamanının ilerisinde. Umuyorum ki tüm üniversiteler fiziksel koşullarla eğitimi sınırlamanın üstesinden gelebilir. Günümüz teknolojisinde, sürekli iyileşen alt yapı imkanları söz konusuyken uzaktan eğitim olamayacağını mı düşünüyoruz?
- Açık Öğretim sistemi uygulama gerektirecek dersler için diğer örgün bölümlerin imkanlarını kullandırabilmektedir. Aynı şey stajlar için de geçerlidir.
- Her meslek eşit derecede önemlidir, değerlidir. Disiplinlerin, mesleklerin arasında bir hiyerarşi olmamalıdır. Açık öğretim sisteminde sosyoloji, felsefe, işletme, iktisat gibi lisans programları vardır. Neden psikoloji bölümünün açılması bir sorun olsun?
- Eğer Açık Öğretim sisteminin yeterince iyi, kaliteli olmadığını düşünüyorsak bunun elle tutulur, objektif bir değerlendirmesinin olması gerekir. Diğer türlü ön yargılı davranmış oluruz. Mezunlar üstünden açık öğretim sisteminin daha başarısız olduklarına dair bir bilgimiz var mı?
- Açık öğretim sisteminde eksik, aksak yönleri varsa, ki gelişmenin sonu yok, sistemi kötülemekle veya dışlamakla değil bilgimizle, tecrübemizle geliştirmekle bir kazanım elde edebiliriz. Aksi halde ayrımcı bir tutum içine girmiş oluruz.
- Psikoloji bölümünün açılacak olması bölümün kendi iç sorunlarını tekrar gündeme getirmişse tartışmayı yine sistem üstünden kurmak daha çok kazanım verecektir. Eğitimin uzaktan yapılıp yapılamaması bir başka konudur.
- Bilginin yayılması bizi korkutmamalı, endişelendirmemeli. Aksine bilginin tek bir yerde toplanması toplum için eşitsizlik yaratır. Psikoloji gibi hem bireyi hem de toplumu ilgilendiren bir alanda ne kadar çok kişi bilgiye ulaşırsa toplum için o denli iyi olacaktır.
- Mesleğimizle ilgili bilgiyi yalnızca üniversite sıralarında mı alırız? Yoksa üniversite bize bakış açısı, yaklaşım, öğretiler, teoriler ve uygulamalar mı sunar? Sonrasında o alanda başarılı olmak için okumalar, gözlemler, araştırmalar yaparız. Dünyayı takip ederiz. Seminerlere, konferanslara, kurslara katılırız. Yetmez, diğer disiplinlerden beslenmeye çalışırız. Disiplinler arası çalışmalar yapmaya çalışırız. Yani çalışmanın daha çoğu bize düşer, her koşulda.
- Herhangi bir mezunun mesleki anlamda yeterince donanım sahibi olup olmadığı istihdam öncesinde birçok şekilde ölçülebilir. İstihdam edecek kurumlar kendi içlerinde objektif, eşitlikçi, adil değerlendirmeler yapabilirler. Ayrıca psikoloji bölümleri, dernekleri mezunları için kendi aralarında somut, ölçülebilir kriterler belirleyebilirler. Örneğin mesleği icra etmek için yüksek lisans, doktora veya ilave sertifika; not ortalaması, sınav…
- Toplumumuzda kaç kişiye bir psikolog düşmektedir? Psikologlar yeterince ulaşılabilir midir? Her okulda öğrencileri yakından tanıyıp, gözlemleyebilecek yeter sayıda psikolog olsa, örneğin 20 çalışanı olan her kurumda çalışanlar için veya hizmet veren tüm kurumlarda (gençlik merkezleri, kreşler, üniversiteler, kariyer merkezleri…) psikolog olsa, her 100 vatandaşa bir psikolog düşse, her ailenin aile psikologu olsa, örneğin işlerinin ağırlığından ötürü psikologlar haftada en fazla 30 saat çalışsa, daha erken emekli olabilseler… Büyük resimde bunları tartışalım mı?
Bunları yapmadan herhangi bir kurumu oyunun dışında bırakmak, kabul etmemek ayrımcılıktır, ötekileştirmektir.
Çözüm üretmek, daha iyisini yapmaya çalışmak, iyileştirmek, birbirine güç vermek, birbirini güçlendirmek dünyayı güzelleştirecek.
Siz ne düşünüyorsunuz?
Kişi kendisi için yol katetmiş olur her şeyden önce bu bakımdan açılmalı. Açılmasın diyenlerde ki kaygı ise, zaten az olan istihdam bölünür, olabilir ya da herkese ulaşırsa bizde ki prestij ne olur düşüncesi olabilir. Uluslarasi ilişkileri açıköğretimden okudum, bana çok şey kattı. Ölgün okuyan kardeşime bu bakımdan yetişemedim arada mutlaka fark oluyor, onların meslek alanlarına sızmaya hakkım olmadığınıda düşündüm. Fikrim (:
BeğenLiked by 1 kişi
Örgün eğitimde her şey pürüzsüz değil ki. Birçok öğrenci derslere devam etmeyebiliyor. Yalnızca sınava çalışıp, geçer not alip gecen var. Hem yalnızca üniversite mi bizi yetiştiriyor? Bu alanlarda bolca okuma yapmak, gözlem yapmak, araştırmak, sürekli güncel kalmak gerekir. Yani kişisel olarak ilgimiz ve caliskanligimiz aslında aradaki farkı açıyor. Aslında sızmak değil de; bilgi, tecrübenizle, başka alanlardan getirdiklerinizle o alana güç vermek diyelim:) Farklı alan tecrübeleri harman olsun ki çok daha yaratıcı sonuçlar çıksın. Disiplinler birbirleriyle çok gecisken. Felsefe, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, edebiyat, sanat… Hepsi iç içe. Beslenmek lazım, karışmak lazim:)
BeğenBeğen
Elbette çok geniş çerçeveden baktınız, ben sadece kendimi gördüm. Açıköğretimi bizzat yaşadığım için stabil ilerleyişini biliyorum ama şunuda hep dedim; ıyi ki var bu açık öğretim.
BeğenBeğen
Aynı fikirdeyim, ben de iyi ki var diyenlerdenim. Imkanları artırmak gerek. Her universitede çift dal olmalı. Hatta lisans okurken ilgili bir öğrenci yüksek lisans dersleri alabilmeli. Aynı anda iki yüksek lisans yapilabilmeli. Yapamazlar diye sınır koymak yerine, imkan verip sorumluluğu onlara bırakmak bana doğru geliyor. Daha demokratik, daha paylaşımcı.
BeğenBeğen
Evet çok ama çok haklısınız. Birde şu var; açıköğretimin, büyük şehirlerde ulaşımı ucuzlatması açısından öğrenci kimliği için okuyan, askerlikten uzaklaşmak için okuyan, memurlarda kıdem ve maaş artırmak için okuyan gibi tercih sebepleri var. Çalışmadan girip amannn diye yaklaşanlari çok duydum gördüm . Ben özel sektörde hep çalışmak zorunda olduğumdan iki ayrı bölümle, lisan mezunu oldum. Evimde gururla açıköğretim diplomasi var. Benim için çok değerli. Eğitime olan yaklaşım algısıda değişmeli bence.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok haklısınız. Ne guzel bir konu oldu bizim için, enine boyuna konuşuyoruz:)
BeğenBeğen
Ya zaten sizin konular hep böyle, fırsat buldukça okuyorum . Yorumlarla birlikte ne güzel görüşler çıkıyor ortaya, kişi besleniyor bu çok seslilikten. Teşekkür ederim devamı hep olsun (:
BeğenLiked by 1 kişi
Begenmenize, okumanıza çok sevindim, paylaştığınız için de ayrıca teşekkür ederim. Devamı da beraber olsun, paylaştıkça, tartistikca ne güzel şeyler çıkıyor. Yorumlar olmasa kendi kendime çalıp söylemek gibi olur, hiç güzel olmazdı. Iyi ki varsınız, hep beraber besleniyoruz.
BeğenLiked by 1 kişi