Okuma kulübümüzün ilk kitabı, 2007 Man Booker Uluslararası Ödülü’nü alan Nijeryalı yazar Chinua Achebe’nin ilk romanı Parçalanma’yı gururla sunuyorum 🙂
Kabaca kitabı tanatacak olursam, kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde Afrikalı topluluğun kendi yaşamı anlatılıyor ve kahramanımızla tanışıyoruz. İkinci bölümde kahramanın bir olaydan ötürü sürgün hayatı, üçüncü bölümde ise sürgün dönüşü toplumunun beyaz adam ile imtihanı anlatılıyor.
Kitabı oldukça sürükleyici bulduğumu söyleyebilirim. Gerek atasözleri ile gerekse günlük alışkanlıkları ile romanın kahramanları birer birer gözümde canlandı. Kimi yerde ayrıntılarla günlük hayatın içinde, mutfakta bir kazanın başında hissettim kendimi; kimi yerde tam tersine romandaki sıçramaların hızına yetişmeye çalıştım.
Kitabı bana hissettirdikleri ile şöyle anlatabilirim:
Kendice kuralları olan bir toplum, bazılarını disliyor, bazılarına yaşam hakkı bile vermiyor. Yalnızca kuralları, inanışları öyle olduğu için. İkiz doğurmak bunlardan biri.
Kadınlar “yumuşak”. Kadınsı olmak utanç. Zenginleştikce “alınabilen” kadınların sayısı artıyor. Kadınlar doğuruyor ve çocuklarını, eşlerini besliyor. Söz hakları pek yok. Güçsüzler dayak yiyor. Kadınlar bu toplumda güçsüz. Çocuklar da öyle.
Birden beyaz adam çıkıp geliyor. Kendi Tanrılarıyla. Onların da kendi kuralları var. Kimin Tanrısı daha güclü diye birbirlerini sınıyorlar. Beyaz adam kazanıyor. Ama değişmeyen bir şey var: Güçsüzlerin yine söz hakkı yok. Güçsüzler yine dayak yiyor.
Sadece taraflar değişiyor.
Kitabın kapağını kapattığımdaysa aklımda şu soru takılı kalıyor:
Güçlünün güçsüzü ezdiği, Tanrıların yarıştırıldığı, her daim güç kavgalarının verildiği bir düzen. Böyle bir düzende soluğumuzu tutup şimdi kim gelecek diye bekleyebiliriz ancak. Sahi, şimdi kim gelecek?
Bu soru aklıma Geliş (Arrival) filmini getiriyor. Bizlerden daha gelişmiş bir medeniyet gezegenimizi keşfederse, bizi nasıl bir gelecek bekler acaba? Gerçekten medenilerse bize hükmetmek, bizi sömürmek için gelmezler sanırım öyle değil mi? Umarım.
Daha güçlü olanın güçsüzü ezmediği, herkesin yaşama, kendini var etme imkanı bulabildiği, eşitlik içinde bir toplum inşa edebilir miyiz acaba?
Alıntılarım:
Halkı yaşa hürmet ederdi ama başarıya da hayranlık duyardı. Ataların dediği gibi, bir çocuk elini yıkadıysa krallarla birlikte yiyebilirdi.
Yaşlıların dediği gibi, bir parmağa yağ bulaşırsa diğerleri de kirlenirdi.
Putperestlerin söylediği her şey yanlış. Doğru olan yalnızca bizim Tanrimizin sözleri.
Bir adam kutsal şeylere küfrettiginde ne yaparız? Gidip ağzını mi kaparız? Hayır. Duymamak için parmaklarimizla kulaklarımızı tikariz. Bilge davranış böyledir.
Eneke kuşuna neden hep uçtuklarini sorduklarında şöyle demiş : İnsanlar ıskalamadan vurmayı öğrenince ben de hiçbir dala konmadan uçmayı öğrendim.
Bu kitapla ilgili sizin düşünceleriniz neler? Altını çizdiğiniz cümleler hangileri?
One Comment Kendi yorumunu ekle