Nasıl Daha Nazik Olabiliriz?

Birbirimizi yormayacak, üzmeyecek ve hatta aksine hayatlarımıza sıcacık gülümsemelerin yerleşmesine yardımcı olabilecek her şeye nezaketli davranmak desek kolay bir tanım yapmış oluruz herhalde.

Tanımını kolay yaptık peki bu inceliği birbirimize nasıl gösterebiliriz? Acaba bazen bilmediğimiz için mi nezaketsiz oluyoruz, yeterince umursamadığımız için mi, yoksa önemini azımsadığımız için mi?

Ama birisi bize değerli olduğumuzu, orada var olduğumuzu azıcık hissettirdiğinde dahi tüm ruhumuz o ana şahitlik etmiyor mu?

O halde? Bir yerden başlayalım, kendi içimizi ısıtalım, sonrasında da sıcaklığımız bırakalım oda sıcaklığını artı bir yapsın 🙂

  1. Birbirimizi görüyoruz, itiraf edelim. O halde selamlaşalım!
  2. Etrafımıza bir bakalım. Kimler var? Çocuklar, yaşlılar, engelliler, aşıklar, üzgünler, heyecanlılar, stresliler, endişeliler, sinirliler, küskünler… Hepimiz aynı anda aynı şeyleri hissetmiyoruz. Başka hislerin, duyguların, durumların olabileceğini içselleştirelim. Başka hikayeler de var o anda yaşanan. Milyarlarca hikayeyiz. Başkalarının ‘o an’ larını tanıyalım, kabul edelim. Bırakalım yaşasınlar, bırakalım ifade etsinler.
  3. Beklentimiz karşılanmadığı zaman küsmeyelim. Geçen gün yere bir kağıt düşüren kadına yetişip kağıdı uzattım. Hiç oralı olmadı! Halbuki ben ona bir iyilik yaparak kendimi mutlu etmek istemiştim, teşekkürünü alarak. Eksik kaldı sevincim. Sonra, belki de onun derdi başka, bana teşekkür edecek durumda değil diye düşündüm. Öyle ya! Kim bilir belki de yere çöp atmıştı aslında, ben de onu rencide ettim attığı çöpü ona geri vererek.
  4. Sesli konuşuyoruz değil mi? Yalnızca kütüphanelerde değil hemen hemen her yerde:) Başta toplu taşıma araçlarında, otobüslerde, kuyruklarda. (Kuyruk deyince aklıma Annie Hall geldi:) Birilerini rahatsız ederek onların sessizliğin içinde kendi rüyalarına dalmalarına, konsantre olmalarına, kafalarını dinlemelerine mani olmayalım. Hem de bizim ‘özel’imize neden başkaları ortak olsun ki, en başta yeterince güvenli değil. Düşünelim bunu bir…
  5. Bile isteye, karşımızdakini zor duruma düşürecek, utanıp sıkılacağı soruları hiç sormayalım. İçimize ılık bir haz verecek olan bu hafif düşmansı davranışı törpüleyelim.  Hatta bu konuyu biraz daha açalım: Yalnızca soru sormak da değil mevzu. Aramızdan birinin yeterince rahat hissetmeyeceği bir konuyu ortamda hiç konuşmayalım. Duyarlı olalım. En azından tonumuza, seçtiğimiz kelimelere biraz daha dikkat edelim. Bazen bizim ‘nezaketsiz’ davranışımız tam olarak fark edilir de, karşı taraf kendi nezaketinden ötürü bizim yüzümüze gelmez, çekinir. ‘Blöfünü gördüm, yükseltiyorum!’ demez 🙂 Bunu hiç suistimal etmeyelim.
  6. Birbirimizi görelim. Yardıma ihtiyacı olanlara yardım edelim, omuz arayanlara bir omuz verelim. Biraz daha kolaylaştıralım birbirimizin hayatını. Dokunalım başka hayatlara.
  7. Bir başkasına rahatsızlık verecek sınır ihlallerimize dikkat edelim. Gürültü yapmak, çevreyi temiz tutmamak, yayılarak oturmak, sırayı bozmak… Aman ne de çok şey var! Ama bunlara dikkat edince daha hoş her şey, daha zarif, daha güzel. Öyle değil mi?

Kısacası, etrafımızdan haberdar olalım ve başkalarına da sevdiklerimize davrandığımız (veya en azından davranmamız gerektiği) gibi olabildiğince ince, düşünceli davranmaya çalışalım. Hani derler ya bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir süvariyi, bir süvari bir orduyu, daha uzatayım mı:)

İşe yarar yani. Güzelleştirir, hem içimizi, hem çevremizi. Güzellik de bize yakışır hani!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s