Herhangi bir doğru ancak herhangi bir kültürde, yerde, zamanda doğru olabilir. Mutlak bir doğrudan bahsetmek zor.
Bilim kendini sürekli yeniliyor. İnanışlarımız ise bizim inandığımıza inananların arasında dahi çeşitlilik gösterebiliyor.
O halde farklılığın, çeşitliliğin, alternatiflerin, diğerlerinin varlığını kabul etmek başlangıç noktamız olabilir.
Karşımızdakinin ‘bizim gibi’ düşünmeyebileceğini veya bizim istediğimizi istemeyebileceğini hatrımızda tutarsak daha az iletişim kazaları yaşarız diye düşünüyorum.
Karşı taraftan farklı bir yaklaşım geldiği zaman bazen bizim inadımıza, bize gıcıklığına yapılıyormuş gibi hissederiz. Başka türlüsü mümkün değil de sırf bize terslik olsun diye öyle yaparlar gibi. Halbuki konu biz değiliz belki de, konu karşımızdakinin nasıl düşündüğü, inandığı, değerleri.
O kendisi gibi olmaya çalışırken, onu ‘biz gibi’ olmadığı için suçlamak, kabahatli bulmak şiddet değil midir?
Bizim için kabalık olan karşımızdaki için olmayabilir, bizim için ihtiyaç olan onun için gereksiz olabilir, bizim konfor anlayışımızla onunkisi bambaşka olabilir, bizim doğrumuz onun doğrusu olmayabilir.
Aslında saygı duymak demek, kendi doğrumuzu, değerlerimizi, inanışlarımızı karşımızdakinden beklememek ve yokluklarında bu değerleri karşımızdakine empoze etmemek, onun farklı doğrularının, değerlerinin olduğunu kabul etmek olabilir.
O halde tanıyalım, anlayalım iletişimde bulunduklarımızı. Tanışalım değer verdiklerimizle, ilgi duyduklarımızla. Keşfe çıkalım.
Başka sulara açılalım.