Acılarımızı görmeme, onlarla temas etmeme yönünde bir eğilimimiz oluyor. Biraz böyle öğrendik.
Acımıza bakmayı bilmiyoruz. Genelde acımızı bastırıyoruz. Nasıl yapıyoruz bunu?
Kimimiz alışverişle, kimimiz fazla temizlikle, kimimiz alkolle, uyuşturucuyla, seksle, ekranla, kumarla, bahisle, oyunlarla, dizilerle, fazla yemekle, kitaplarla, gezmekle, sürekli kendini megul tutmakla, otomatik pilotta koşturmakla…
Siz acınızı yaşar mısınız? Acınız olduğu zaman acınıza bakabilir misiniz? Yoksa tersine acının içinde öylece kalır mısınız, boğulur musunuz?
Acınıza şefkatle bakabilir misiniz?
Aşağıdaki cümleler size nasıl geliyor?
Kendimi ….. hissediyorum. Şu anda zorlandığımı anlıyorum.
Zor bir dönemden geçiyorum. Anlıyorum.
Çok bunaldığımı hissediyorum. Kendime kocaman sarılıyorum.
Her duygunun içimizde bir yeri olsun. Onu kabul edelim. Varlığını onurlandıralım. İnsan olmanın, yaşamanın doğalında bir şey yaşıyoruz: Üzülüyoruz, kırılıyoruz, öfekleniyoruz, inciniyoruz… Hepsi hayatın içinden.
Bunaldığımız zamanlarda bu ifadeleri hatırlamak bize iyi gelebilir.
Ayrıca sarılmak iyi gelir. Geçen gün ünlü tenisçi Djokoviç’in tenis maçı sırasında kendine sarıldığını gördüm. Bacaklarını çapraz yapıyor, kolllarıyla kendine sıkıca sarılıyordu. Sarılmak bizi rahatlatıyor. Kimse yoksa, kendi kendimize sarılabiliriz. Harika bir pratik.
Acımıza bakıp, kendimize sarılalım. Elbette geçecek, tabi ki biraz zorlayacak. Yapabiliriz. Yalnız değiliz. Bunun için sevdiklerimiz var, topluluğumuz var. Paylaşıp güç alabiliriz.
Kendimize şefkatle zaman verelim. Güzel olacak. Hayat güzeldir.
One Comment Kendi yorumunu ekle