Hayatı nasıl algıladığımız nasıl hissettiğimizi belirliyor; nasıl hissettiğimiz duygularımızı; duygularımız, düşüncelerimizi; düşüncelerimiz davranışlarımızı; davranışlarımız kararlarımızı, ilişkilerimizi ve hayatımızı belirliyor. Yani ne derler bilirsiniz, bir çivi bir nalı, bir nal bir atı… misali.
O yüzden algımız çok önemli. Öfke ile, hayal kırıklığı ile gerginlikle karşıladığımız durumlar sahiden öyleler mi yoksa biz öyle mi algılıyoruz, yorumluyoruz.
Nasıl algılıyoruz hayatı, davranışları, durumları? Bir adım geri çekilip şöyle bir bakalım. Keşfe çıkalım.
Bu kabulleri düşünmeye davet ediyorum:
- “Bazen yalnızca aptallıkla açıklanabilecek bir durumu ‘kötü niyetle’ açıklama. Bazen sadece aptallıktır.” Bu söze bir yerde rastlamıştım, oldukça beğendim.
- Karşımızdaki kişi yapabildiği kadarını yapar. Bazen beklediğimiz performansın altında kalabilir, olabilir.
- Birçok zaman konu kişisel değildir. Bunu daha çok hatırlamakta fayda var.
- Olgular, gerçekler mi yoksa yorumlar mı? Hemen hızlıca bir kontrol etmekte yarar var: Yorum mu yapıyorsun, yoksa apaçık bir gerçekten mi bahsediyorsun?
- Her ne kadar iyi, nazik de davransak karşımızdaki kişiyi kırabilecek bir şey yapabiliriz. Bunun tersi de geçerli, birisi de bizi kırabilir, kırılabiliriz. Hayatın içinden.
- Mükemmel olmak zorunda değiliz. Mükemmel olamayız. İlişkilerimiz de mükemmel değil ve olmayacaklar. Buna tamam mıyız? Böyle olduğunu kabul edip rahatlayabilir miyiz?
Sizin hayatınızı, ilişkilerinizi, kendinizi hafifleten kabulleriniz neler? Paylaşmak ister misiniz?
Okuma Önerisi
- İçindeki Çocuk Bir Yuva Bulmalı, Stefanie Stahl, Pegasus Yayınları
- Şiddetsiz İletişim:Bir Yaşam Dili, Marshall B. Rosenberg, Remzi Kitabevi
- Hayatı Yeniden Keşfedin, Jeffrey E. Young, Psikonet Yayınları
One Comment Kendi yorumunu ekle