Mevlana’nın sözünü hepimiz biliriz “Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” der bize. Olduğumuz kişi ile göründüğümüz ben’in önemini vurgular. İkisinin arasındaki tutarlılık önemlidir. Birbirlerinden sorumludurlar, birbirleri hakkında fikir verirler.
Şimdi bir adım atalım, olmak istediğimiz kişi gibi görünmeyi düşünelim. Çalışmalara göre beynimiz bu yöndeki manipülasyonlara oldukça açık. Bir örnekte çocukla ilgili öğretmeninin beklentisinin yüksekliği çocuğun başarısını fark edilecek derecede artırmaktadır. Aynı şekilde düşünecek olursak, kendimizden beklentimizi ne derece yüksek tutarsak, olmak istediğimiz kişiye kendimizi bu ölçüde yaklaştırabiliriz.
Nasıl yapabiliriz bunu?
Öncelikle ne istiyoruz? Nasıl bir “ben” var aklımızda? Anlayışlı, duyarlı, çalışkan, özverili, sorumluluk sahibi, çalışkan, yaratıcı, arkadaş canlısı, pozitif, çözüm odaklı, neşeli, huzurlu, sağlıklı, iyi beslenen, vizyoner, kendini geliştiren, kendini yenileyen, ekonomik, tutarlı, dengeli, saygılı, sevgi dolu, başarılı, bakımlı, fit …
- Nasıl bir ben istiyoruz? Bizim için önemli olan değer yargılarımız neler? Neyi önemsiyoruz, neye değer veriyoruz?
Kendimizi iyice analiz edelim. Muhakkak güçlü olduğumuz yönlerimiz de zayıf yönlerimiz de mevcuttur. Dışardan bir gözle bakar gibi kendimize bakalım, mümkün olduğunca rasyonel olalım, gerçekçi olalım.
- Olmak istediğimiz ben için neler yapmalıyız? Eksiklerimiz neler? Hangi yönlerimizi güçlendirebiliriz?
- Tutum ve davranışlarımız olmak istediğimiz kişiye bizi yaklaştırıyor mu, vermek istediğimiz imajı güçlendiriyor mu?
- Bizi başkalarına anlatan mecralar nelerdir? Hangilerinde kontrolümüz bulunabilir? Kendimizi daha iyi ve daha doğru anlatabilmek için ne yapabiliriz?