Bir İlişkiden Çıkmak İçin En Uygun Zaman, Ne Zaman?

İşte o an! Ne zaman? Tam olarak belirleyebilir miyiz?

Bir ilişkiden ne zaman çıkmamız gerektiğini bilmek, sezmek bizim için çok kritik bir bilgi.

İlişki grafiğinin yüksek bir eğimle aşağı düşmeye başladığı zaman, ilişki irtifa kaybederken, ne yapacağız, yere çakılmayı mı bekleyeceğiz? Paraşüt açmak istemez miyiz? Daha yumuşak, nazik bir iniş iyi olmaz mı?

İlişkinin aşağı ivmelenişine tanıklık etmek can sıkıcı, iç acıtıcı. Diğer yandan da, geminin kaptanı da biziz. Öyle ilk terk eden de olmak istemeyiz. Nasıl olacak?

Burada bahsetmek istediğim iki tutum var. Birincisi, gidişatı değiştirmek için hala mücadele etmeye çalışmak. Kafamız, gönlümüz rahat etmez. Her şeyi denediğimize emin olmak isteriz. Belki de vitesi artırmayı deneyebiliriz. (Hani derler ya: Çocuk yapın iyi gelir! ) Önermiyorum.

Bazen bir iş kurduğumuzda da olur. İşler iyi gitmiyordur, farkındayızdır, ancak sürekli yeni hamlelerle işi batırmamaya çalışırız. Verdiğimiz emeğe, zamana acıyıp, yapılacakların hepsini yaptım mı sorusuyla daha çok çabalarız. Bu durumda yaptığımız yeni yatırımlarla, eklediğimiz yeni ürünlerle, çektiğimiz yeni kredilerle sadece daha büyük batarız. Örneğin 10 liraya batacağımıza, 100 liraya batmış oluruz.

İkinci tutum, seyirci olmak diyebiliriz. Biraz donar kalırız, biraz seyre dalarız. Ne yapacağımızı bilmez, öylece tanıklık ederiz. Kaynayan tenceredeki kurbağa gibi, su gittikçe ısınır, canımız acır da acır.

Bu iki tutum da işlevsiz, dahası can acıtıcı.

Birçok şeyi denedik ve ilişkimiz iyileşmiyorsa, bu sinyalleri bize veriyorsa, duracağımız yeri bilmek bize hem zaman kazandırır hem daha da önemlisi daha az canımızın yanmasına, daha nazik düşmemize yardımcı olur.

Örneğin, voleybolcular antrenmanlarında düşmeye de çalışırlar. Çünkü bolca düşerler. Düşecekleri zaman nasıl düşeceklerini bilmek sakatlanmalardan korunmalarına ve düştükten sonra daha hızlı kalkmalarına yardımcı olur. (Temel’in bir fıkrası var: Yerde muz kabuğu görür. “Allahım, yine basıp düşeceğum!” der. )

Emek verdiğimiz, zaman ayırdığımız, yatırım yaptığımız bir şeyden (ilişkiden, işten…) çıkmak kolay değildir. Bu kabul, cepte. Ancak önünde sonunda çıkılacaksa da, zamanı biraz iyi yönetmek daha az zararımıza olur. Burası da net. Malumun ilanıysa, gözlerimizle ‘çıkış’ kapılarını tarayabiliriz.

Belki kendimize şu soruları sorabiliriz:

Benim bu ilişkiden çıkmam için ne gerekiyor? Ne olması gerekiyor? Ekstra ne olması gerekiyor? Ne olmaması gerekiyor? Halen bu ilişkinin içerisindeysem, buradan ne alıyorum, nasıl bir doyum sağlıyorum? Ne(yi) bekliyorum?

Kendimize bir ‘kırmızı bayrak’ (red flag) belirleyebiliriz. Bir işaret yani. “Şu olunca” veya ” Şu olmazsa” gibi. Bir belirteç, bir kılavuz. Bu süreçte ayrılıkla ilgili olarak (ayrılık, boşanma) danışmanlık alabiliriz.

Bazen sadece çıkmak gerekir. Kapatıp gitmek gerekir.

O zaman bir şarkı arası verelim : )

Kayahan’dan ‘ Elmanın Yarısı’ şarkısını- Murat Boz yorumunu daha çok beğeniyorum- armağan ediyorum, hoş dinlemeler 🙂


İlgili Kitap önerilerim

  • Hızlı ve Yavaş Düşünme, Daniel Kahneman. Ekonomi alanında Nobel almış bir psikolog kendisi. Ekibi ile karar verme süreçlerimizi çalışıyorlar. Bu kitap da sezgilerimize kulak vermemiz ile alakalı bizi motive edebilir. Biraz dolaylı bir kitap önerisi oldu, kabul : ) Ama muhakkak okunması gereken bir kitap. Cepte.

Diğer yazılara göz atmak isterseniz buyurun kategoriler

Yorum bırakın